15 Temmuz ihanet gününe kadar MHP ve lideri, muhalefet metodunda bilerek veya bilmeyerek FETÖ 'nün belirlediği yol haritasına riayet ediyordu. Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce Devlet Bey'in, partinin kalesi olan, Adana mitingini canlı ve daha sonra tekrar izlemiştim. Daha 1. dakikasından son saniyelerine kadar rüşvet, ayakkabı kutuları vb. minvalinde fetö iftiralarını temel alan isnatlar sıralanıyordu. "İki yanlıştan bir doğru çıkmaz, tekeden süt sağılmaz, balda tuz bulunmaz, suda ateş yanmaz" benzetmeleriyle, Recep Tayyip Erdoğan'ın asla Cumhur'un başkanı olamayacağı iddiasını savunan da yine aynı Bahçeli'ydi..
Ancak FETÖ hain darbe denemesi ile demokrasiyi hedef aldığında; Devlet Bahçeli de asıl problemin rüşvetten fersah fersah daha önemli olan "devletin beka sorunu" olduğunun farkına vardı. Darbe günü, ülkücü tabanlı komutanlar sayesinde kurtarılan TSK 'nın onuru, bugünkü varlığını, Devlet Bahçeli 'nin bu farkındalığına borçludur. Darbe günü başlayan milli ittifak, Yenikapı mitinginde milyonlarla taçlandırıldı. Bu AKP ve MHP arasında ikili diyalogların daha sağlıklı (önyargısız) işleyeceğine dair bir ipucuydu. Öyle de oldu. Yanlçış anlaşılmalar kısa sürede giderildi.
Rüşvet çarkı diye bilinen, ayakkabı kutuları ile dillere pelesenk olan 17-25 Aralık hadiselerinin, aslında emperyal bir devletin islam coğrafyasına hükmetme planını bozma oyunundan bir başkası olmadığını öğrendi. İstihbarat paylaşımı ile devletin gizli ajandasında yer alan maddelerin, devletin bekasına değil, boyunduruğuna vurulacak balyozlar olduğunu öğrendi. "Milliyetçiliği ayaklar altına aldım" sözündeki bahsedilen sözde milliyetçiliğin etnik ayrımcılık, faşizm anlamında kullanıldığı izah edildi. MHP 'nin "ihanet süreci" dediği çözüm sürecinin, amaçta kabul edilebilir ama usülde yanlış olduğunu kabul etti. Çözüm sürecinin, bölge halkında devlet bilincinin, milli birlik ve beraberliğin yaygınlaştırılmasında başrol oynadığını fark etti Bahçeli..
Bu kabullenişler, bir mecburiyetten doğmuyordu. Tarafların birbirini anlayabilmesi için gerekli minimum barış zemini, 15 Temmuz ihanet gecesi ile oluşmuştu. Ak partililerin akıllarında da cevaplanmayan ancak devletin bekasını ilgilendirdiği için bahsedilmeyen, reddedilen sorular da var. Öyle ki Ak partinin kuruluşundan bugüne dek Ak partili taban, devletin 2023 yolundaki ilerleyişine ket vurmamak için alınan tüm kararlara koşulsuz destek olmuşlardır. İşte seviyesiz mankurtların bu gruba "koyun" demelerinin altında yatan psikoloji de bu.. Ak partili bilmiyor mu hapisten çıkan Erdoğan'ın neden Amerikaya gitme gereksinimi duyduğunu? Neden yıllarca FETÖ'yü yanında tutmanın gerekliliğini? Neden azınlıklar, zina, vakıflar yasalarındaki kritik değişikliklerin yapıldığını? Neden çözüm sürecinde tüm olanlara göz yumulduğunu? Neden "sı-fır-la-dık"larını?
İşte millet bilinci budur da ondan.. "Mevzubahis vafansa gerisi teferruattır" sözündeki teferruattır çünkü tüm anlatılanlar..
İki parti arasındaki suni engeller, bir bir kaldırılıyordu. İki parti, tek vücut gibi mecliste sarsılmaz bloğa dönüştü. Tabii onun karşısında da..
CHP önderliğindeki karşıt blok, yanına ilk olarak sırtını PYD/YPG/PKK 'ya dayadığını açıkça ifade eden HDP'yi aldı. Bu MHP'ninki gibi bir yanılgı sonrası doğruya dönüş değildi. HDP bu teröristsever yönünü her fırsatta, bir çok şekilde dile getiriyor ve savunuyordu. CHP için bu büyük bşr problem değildi. Zira DHKPC gibi bir örgütün politikaları da CHP'ye yabancı sayılmazdı. Savcı şehit edenlerin, genel merkezde ağırlanması kadar da umursamaz bir tavır içindeydi CHP.. Terör örgütlerini doğrudan karşısına alamıyor, bebek katili Esad ile diyalog yolunu arıyordu. Çok değil, 15 Temmuz henüz atlatılmıştı ki Yenikapı'ya gelmek için bile ayak sürümüştü.. Bu gayrı milli tavır, bugün de varlığını koruyor: Afrin meselesinde tam muhalif bir siyasete yönelirken, tıpkı Yenikapı gibi, toplumsal baskıdan çekindi ve "istemeye istemeye" destek açıklaması yaptı. CHP sol örgütler arasındaki ideolojik ortak paydayı, HDP'nin marksist terör örgütlerini görmezden gelerek buldu. Görünürde iki siyasi parti birlikte hareket ediyor gibi görünse de, alttan alta bir terör koalisyonu oluşuyordu. FETÖ bu koalisyondan ayrı düşünülemezdi, SAADET çatısı altında o da katıldı.
15 Temmuz'dan bu yana bu parti ve terör örgütleri, AKP ve MHP arasında kurulmuş olan milli ittifakı bozmak için ellerinden geleni yaptılar. Öyle ki bu partiler, sırf bu amaç uğruna kendilerinden, birbirlerinden ve ideolojilerinden bile ödün verdiler, veriyorlar. Bi tanesi Ankara'dan İstanbul'a kadar, yok yere taban şişirdi hatta..
AKP 'yi ikinci, üçüncü.. hatta taa en alt kademelerine kadar vurmaya çalıştılar, beceremediler.. MHP 'nin "koltuk değneği" , "küçük iktidar" vs. diyerek onurunu, gururunu kırmayı denediler. Aslında işe yarayabilirdi ama MHP'nin başında yılların kurt devlet adamı Bahçeli vardı. Her seferinde öyle tokatladı ki muhalefeti, tabanın bu yakıştırmalara rahatsız olacak zamanı bile olmadı. Yetmedi, İYİ parti ile ülkücü tabanı bölmeye çalıştılar, yine beceremediler.. Millet, kendisine kurulan kumpası çözecek gerekli irade ve tecrübeye sahipti. FETÖ siyasete girdiğinde de bunu pekala anlayabildi..
AKP 'ye ne yaparlarsa yapsınlar, parti gerekirse kanayan parmağı kökünden kopartıp atıyor ama herhangi bir zaafiyet göstermiyordu. Öyle ki kopan parmaklar bile dönüp mücadelenin ruhunu görüyorlar ve isyan etmiyorlardı. Hakkında iddia da olmayan büyükşehir belediye başkanları bir bir istifa ediyor ama partiye bağlılıklarını deklare ediyorlardı.
MHP 'yi de yıkamıyorlardı ama ilk defa sarsılan bir devdi bu defa mücadele edilen.. MHP bu gayri milli sarsıntıları def etse de, tabanda huzursuzluk başgöstermeye hazır algısı yaratıldı. Hedef belliydi: MHP..
AKP'yi durdurmak imkansızdı ama ortağını ondan ayırıp yalnızlaştırmak, terör koalisyonuna yarayabilirdi. Yüzde 50+1'in geçerli olduğu başkanlık seçimlerinin önemi bu yüzden daha da arttı. Her kanattan MHP vurulmaya çalışıldı, çalışılıyor.. MHP dimdik ve kaya gibi yerinde.. Bu yüzden yeni stratejiler, beşinci kol faaliyetleri gerekliydi.
Terör koalisyonu, MHP'yi AKP'den ayıracak stratejiyi çok yakın bir tarihte başlattı. AKP ve çevresinde uyuyan FETÖ ve PKK artığı hücreler, saldırı planını Atatürk üzerinden başlattı.
AKP içindeki beşinci kol; Atatürk aleyhinde konuşmaya başlayacak, terör koalisyonu da MHP 'yi başbuğu üzerinden kışkırtmaya çalışacak.. Ancak bu defa plan çok daha sinsice ve yavaş.. Çünkü ilk defa bizzat planlayıcısı Soros tarafından yazıldı. Gazetelere yorumlar yazılacak, twitler atılacak, sözlüklerde tartışmalar başlatılacak ve her iki partinin Atatürk hassasiyetleri kaşınacak..
Şunu kabul edelim: AKP ve tabanı, Atatürk'ün büyük bir devlet adamı olmasından öte bir kıymetinin olmadığını kabul eder. Putlaştırılan, insanüstüleştiren zihniyete de kökünden karşıdır.
MHP ise öyle değildir: Atatürk'ü başbuğ kabul eder. Türk'ün Atasıdır Atatürk. Putlaştırmasa da, insanüstülüğün sınırlarını zorlar.
Bu ayrım, Cumhur ittifakının belini kıracak tek ve en hain oyundur. Bu oyunu yıkabilecek tek kişi de, tıpkı 15 Temmuz sonrasındaki gibi Devlet Bahçeli 'nin farkındalığı olacak..
Devlet Bey, eğer Atatürk'ün tarihi ve manevi şahsiyetlerinin bufün tartışma konusu olmadığının, devam eden devletin beka sorununun bu suni meseleden fersah fersah önemli olduğunun farkına varırsa, Cumhur ittifaķı şimdiden hayırlı ve uğurlu olsun.
Yok, dünün kavgasını bugün edersek, yarını kaybederiz..