RESIM PAYLASIMI
Mini blog hikaye ''Dörtlü Kaos Mimarları''nı okudunuz mu? Yakın tarihin esrarengiz cinayetlerinin ardındakiler ve inanılmaz zihin kontrol teknikleri.. Hepsi ve daha fazlası gerilim ve gizem dolu mini blog hikaye ''Dörtlü Kaos Mimarları''nda..

17 Ekim 2015 Cumartesi

Türkiye ve Azerbaycan'da Ermeni Hareketleri

İnsanoğlunun gerçeklik algısı 5 duyusundan fazla bir şey değil. Bunların dışında kalanlar ise duygusal güvenimizle alakalı. Kimi seviyorsak ona güveniyor ve sadece onun gerçekliğine inanabiliyoruz.

Haber kaynaklarının belli bir amaç uğruna yönlendirilip, haber alıcılarının manipüle edilmeye çalışıldığı dünyada, haber alanın haber verene güveni de kalmıyor doğal olarak. Biraz haberler arasında gezinince görüp, duyup şahit olmadığımız sürece haber kaynaklarının, sizi manipüle etmeye çalıştığını açıkça hissedebiliyorsunuz. Subjektifliğin sınırlarını zorlayan haberler, kendisi de subjektif olduğu halde objektif habercilik bekleyen okuyucu ve izleyicilerin canını sıkmıyor değil.


Facebook’ta ‘’Ben hepsini okuyorum’’ diye kendinin tarafsız olduğunu söyleyen o araştırmacı arkadaşların bile, birini ötekinden fazla okuyor, inanıyor ve paylaşıyor aslında. Bu yüzden sanal dünyadaki bilgi kirliliği, kaostan beslenenler için fırsat olurken, entelektüel kesimin gerçek bilgiye olan ihtiyacını biraz daha körüklüyor.

Şimdi size haber bültenlerimize 30 saniye bile yansımayan bir bilgi sunacağım. Elbette görüp şahit olmadığınız için, bu bilginin gerçekliği hakkında şüphe duyacaksınız. Beni sevenler, sevdiği ölçüde inanmaya çalışsa da, anlatacaklarım anlatamayacaklarımın ancak zekatı kadarı olabilir. Bu yüzden affınıza sığınıyorum.

Bizler şahit olmasak da, haberlerde görmesek de, internet haberlerinde bir iki satır yazı veya bir dernek toplantısında bir iki cümle olarak geçse de, on yıllardır kardeş Azerbaycan ve kalleş Ermenistan arasında bir savaş hüküm sürüyor. 80’lerde göçe zorlanan Azerilerin acıları, Ermeni saldırıları, toprak işgali ve dahi asrımızın utanç abidesi Hocalı katliamının izleri bugün halen taze. Siz bu satırları okurken bile, Azeri mevzilerimizden bir kardeşimiz ya şehit düştü veyahut düşmek üzere olabilir. Ortadoğu’da bitmeyen savaş algısını yönetenler, Azerbaycan sınır hattında nelerin döndüğü hakkında bilgi vermekten çekinirler. Bu yüzden ne televizyonda ne gazetede ne de internette ayrıntılı bilgiye ulaşmak, hemen hemen imkansızdır. Bu yüzden bu yazıda çok gerilere gidip vaktinizi almayacağım, sadece birkaç ay öncesine dönmemiz bile yeterli. Sınır hattı meselesine geleceğiz ama ondan önce açıklamamız gereken başka bir mevzu var:

1963 senesinde Türkiye ‘’Ortak Pazar’’a dahil olduğunda, Ermeniler bir hevese kapıldılar. Çünkü bu anlaşmaya dahil olan ülkeler, birbirlerinden toprak alma hakkına sahip oluyorlardı. Örneğin bugün Avrupa Birliği’ne girsek, bir alman gaziantep’e gelip pekala bir toprak satın alabilirdi. Tıpkı bunun gibi Ermeni siyaseti, aynen Yahudilerin Filistin’de yaptığı gibi para karşılığı satın alabileceklerini öngördüler. Bunu gerçekleştirebilmek için bir alt propaganda metni oluşturmak istediler. ‘’Ermeni Soykırımı’’ adı altındaki sahte hikayeyi uydurdular. Diaspora o kadar iyi çalıştı ki, dünya yavaş yavaş aslında Ermenilerin yaptığı soykırımı, Türklerin yaptığını düşünmeye başladı. Ne diyordu Hitlerin propaganda bakanı Goebels?

‘’Eğer muhatabınız olan kitlenin psikolojik durumunu biliyorsanız ve yeterli sayıda tekrar ederseniz insanları karenin aslında bir daire olduğuna ikna edebilirsiniz; sadece sözlerle... Sözler gerçeğin üstünü örtüp dikkatleri başka yöne çekmek için istenildiği gibi eğilip bükülebilir.’’


Tekrar ve tekrar, gerçeğin üstünü kapatıp dünyanın bir yalana inanmaya başlamasına sebep oldular. Öyle ki Ermenilerin ‘’işte Türkler bizi böyle öldürdü!’’ diye yayınladıkları çocuk cesetlerinin sünnetli olmalarını bile kimse görmüyordu. Bolşevik ihtilalinden sonra kurulan Ermenistan nüfusunun büyük bir bölümü, Almanya, İngiltere, Fransa gibi ülkelere yerleşmişti. Propaganda reklamlarında zulüm görmüş hristiyan kavmi adı altında, Ortak Pazar’a girecek olan Türkiye’den, tıpkı Filistin’de Yahudilerin yaptığı gibi toprak satın alma işinde yardımcı olunması isteniyordu. Haksız davalarına meşruiyet kazandırmak ve dünya kamuoyuna duyurmak amacıyla elçilik cinayetleri işlenmeye başlandı. Dünyanın çeşitli yerlerinde Türk sefareti cinayetlere kurban gidiyordu. Dünyanın aktüalitesi Ermenilere ve dolayısıyla sözde soykırıma doğru kaydı.


Şiddetin ses getirdiği dünyada, Ermeni istihbaratının en önemli aktörlerinden Irak doğumlu Agop Agopyan ASALA adını duyururken, Urfa/Halfeti doğumlu bir başka Agopyan, yeni dönemin aktörü olmaya hazırlanıyordu. (Herhangi bir akrabalık bağı olmadığı bilinmesine rağmen yakın coğrafyalarda doğmuş olmaları, fiziksel olarak benzerlikleri, aynı genetik kodlara sahip olduğu şüphesini güçlendirmektedir. Kimilerine göre aynı babadan, farklı anneden kardeş olma ihtimali vardır) O dönemde Türk istihbaratı için çalışan Artin Agopyan, ermeni köklerine geri dönecekti. Ermeni diasporası, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesinde okuyan Artin’e değince, Marksist-leninist akımı da arkasına alarak silahlı propaganda devrini başlattı.


Böylece Ermenilerin hayalinin gerçekleşmesi için ilk adım atılmış oldu. Bölgede ermeni nüfusu istenilen düzeyde olmamasına rağmen kürt nüfusu oldukça fazlaydı. Şiddet veya maddiyat ile manipüle edilebilir kürt gençlerini, belli bir ideal etrafında dağa toplamaya başladı. PKK adıyla kurulan terör örgütünde kürtler, farkında bile olmadan Ermenilerin derin yapılarına hizmet etmeye başladı.

Agopyan’ın adı Öc-alan olarak değiştirildi. Çünkü Ermenilerin birincil amacı, katliam yaptığı söylenen (bknz: Hamidiye Alayları) ‘’kürtlerden Ermenilerin intikamının alınması’’ idi. Kürt nüfusunun yavaş yavaş azalması, kürt görünümlü silahlı terör örgütünün gizli ajandasının ifşa olması anlamına gelebilirdi. Bu yüzden Ermeniler, bölgede kürtlerina arasına karışıp kürt gibi yaşamaya başladılar. Böylece Ortak Pazar sayesinde alınabilecek topraklarda, ermeni nüfusunun yoğunlukta olması sağlanabilecekti. Ancak büyük Ermenistan ideali için, Yahudi örneğinde olduğu gibi arazi alımı da gerçekleşmeliydi. Bu yüzden bölgesel terör eylemleri başladıkça, bölgeden batıya göçler hızlanmaya başladı. Bu aşamada toprak fiyatları da alabildiğine aşağı çekilebilecekti. Böylece sözlüklerimize kürt, alevi adları altında ‘’kripto ermeniler’’ sızmaya başladı.


Kürt hareketi zannedilen PKK’nın kurulduğu tarihten bu yana yaptığı eylemleri oturup bir istatistik çıkardığınızda, sivil katliamlarının tamamının, yine kürtlere yapılmış olduğunu görürsünüz. ‘’Kürt kürdü vurur mu?’’ diye sorulan soruların cevabını daha net anlayabiliyor musunuz?

Terör örgütünün, haince bombalama eylemleri yaptığı yerlerin kürt nüfusunun çoğunlukta olduğu bölgeler olduğunu da görürsünüz. Yakın zamanda yapılan iki katliamda ölenlerin tamamı ya kürt, ya sempatizanıdır. 


Bugün kürt siyasal hareketinin 80 milletvekili vardır ve ilginçtir, bunlardan bazıları seçildiği ülkenin resmi dilini bilmezken, yaklaşık 60 tanesi temsil ettiği zannedilen kürtlerin dilini dahi konuşamamaktadır. Yine sözde ‘’ermeni soykırımı’’nı kabul eden türk siyasal arenasındaki tek partidir.

Son zamanlarda ortadoğuda faaliyet gösteren IŞİD, nasıl tek bir milletten değil, çok uluslu bir şirket gibi çalışıyorsa; PKK da yine çoğunluğu ermeni kökenli çok uluslu bir terör örgütü gibi çalışmaktadır. Bu yüzden ‘’kim aslında kimdir?’’ sorularını havada bırakan bir at izi/it izi mevzu hakim bu konuya.. Bu yüzden biz daha çok rahmetli Mahir Kaynak’ın dediği gibi ‘’bu olay kimin işine yarar?’’ sorusunu yöneltelim. Suruç’tan sonra artan oylar baz alındığında, bombalı eylemlerin kimlerin işine yaradığını görmek için çok akıllı olmaya bile gerek yok. 10 Ekim 2015 Ankara’daki bombalı eylemin failleri ve azmettiricileri gayet ortada.

Bombalı eylemin kürt siyasal hareketinin aktörlerinin bilgisi dahilinde yapıldığını düşünenlerden değilim. Ancak onların siyasi arenada önlerinin açılması için PKK tarafından infial eylemleri yapılacağından habersiz olduklarını da düşünmüyorum. Onlar için tek soru işareti yeri ve zamanıydı bence.

Başlangıçta bahsettiğim Azerbaycan sınır hattındaki gerginlik de, bu denklemin bir parçası. PKK’yı kürt kimliği altında kullanmaktan çekinmeyen Ermeni diasporası, planlarına set çekildiğinde ne kadar ileri gidebileceğini gösterme gayretinde. Ankara patlamasının, seçimlerden birkaç gün önce değil, neredeyse seçim zamanı unutulacak bir zamanda, alelacele yapılmasının sebebi de bu aslında. Bunun için sadece bir ay geriye gideceğiz:

Zaten aylardır gergin olan ve taciz ateşleri ile daha da alevlenen sınırda, 15 Eylül 2015 ‘te Azerbaycan Savunma Bakanlığı, mevzileri üzerinde keşif uçuşu yapan ‘’Krunk-25’’ tipi insansız hava aracını, askerlerce açılan ateş sonucu düşürdüğünü duyurdu. İHA Azerbaycan mevzilerini gözetleyecekti.


Yaşanan çatışmalar ülkemizde pek hissedilmese de, zaman zaman dünya kamuoyunun dikkatini çekti. 25 Eylül 2015 ‘te Ermenistan haber siteleri, sınır hattında yaşanan gerginlikte Azerbaycan askerlerinin açtığı ateş sonucu 3 sivilin hayatını kaybettiğini duyurdu. Azerbaycan tarafından yapılan açıklamada ise olayda 1 sivilin, Ermenistan askerlerinin açtığı ateş sonucunda hayatını kaybettiği söylendi. Gelişmeler üzerine AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) Minsk Grubu eşbaşkanları tarafından yayımlanan ortak bildiride, sivillerin yaşadığı bölgeler ve bu bölgelerin yakınlarında havan topu ve diğer ağır silahların kullanılmasından ciddi endişe duyulduğu belirtildi. Ermenistan'ın her zaman önemli gün ve bayramlarda benzer provokasyonlar yaptığı biliniyordu. Olay yine bir provokasyondu:  Kurban bayramı arife günü Ermenistan tarafından açılan ateş sonucu Gazah ilinin Kemerli köyünde bir sivil vatandaş hayatını kaybetmişti.

Çok değil, sadece 3 gün sonra Ermenistan ateşkesi 152.defa bozdu. İşgal mevzilerini sivil unsurların arasına alan Ermenistan askerleri, canlı kalkanlarla Azerbaycan’a saldırmaya devam etti.

Yaşanan olaylar Türkiye’deki Azerbaycanlı kardeşlerimizi de rahatsız etmişti. 30 Eylül 2015 ‘te Iğdır’ın çeşitli ilçelerinde Azerbaycan Evi Derneği’nin öncülüğünde Ermenice ‘’hoşgeldiniz’’ veya ‘’güle güle’’ gibi tabelalar sökülmesi için imza kampanyası başlattı. Kampanyaya Türkiye’den birkaç milletvekili düzeyinde destek de bulundu.

Hava gittikçe ısınıyordu. Bahara planlanan sıcak savaş için gerekli tedbirler alınmalıydı. 5 Ekim 2015 ‘te Sarkisyan, başbakanlık yetkilerini arttıran ve yarı başkanlık olarak tanımlanabilecek anayasa değişikliğini parlamentoda oylamaya sundu. Yeni anayasa düzenlemesi için referandum vizesi alındı. Böylece Azerbaycan sınır hattı daha da kızışacaktı.

‘’İki devlet tek millet’’ ideali olan Türkiye, Azerbaycanlı kardeşleri için uluslar arası hukuk çerçevesinde yardım etmeye çalışıyordu. Rusya’dan bariz destek alan Ermenistan için, Türkiye’nin Azerbaycan’a askeri yardımı kabul edilebilir bir şey değildi. 7 Ekim 2015 ‘te Ermenistan Sivil Havacılık Dairesi bir açıklama yaptı. Buna göre Türkiye askeri helikopterleri, Ermenistan hava sahasını 2 kere ihlal etmişti. Yetkiliye göre, Türk askerî kargo helikopterleri Iğdır-Kars güzergâhında Ermenistan hava sahasını yaklaşık 5 dakikalık zaman dilimi içinde ihlal etti. Türkiye’den ‘’kötü hava koşulları gerekçe gösterildiyse de Ermenistan ve Rusya olayın derinlemesine inceleneceğini duyurdu.

Devletler düzeyine restleşmeler devam ederken, içerdeki yerleşik yapılar da boş durmuyordu. Azerbaycan aleyhine çalışan sözde yerliler, kampanyalarla el altından Ermenistan propagandasına girişti. Bu destek öyle gelişti ki 9 Ekim 2015’ te Surp Agop Hastanesi Vakfı’na ait olan Mecidiyeköy’deki Ermeni Katolik Mezarlığı’na ait bir bölümün usulsüz kamulaştırılması nedeniyle açılan davada, mahkeme bir karar aldı. 11. Asliye Hukuk Mahkemesi, Surp Agop Hastanesi Vakfı’na ödenmeyen kamulaştırma bedeliyle ilgili olarak 111 milyon 850 bin TL tazminat ödenmesine karar verdi.

Türkiye hem içeriden, hem dışarıdan onlarca farklı şekilde vurulmaya çalışılıyordu. Türk ordusu, 9 Ekim 2015’te Ermenistan’a balans ayarı niteliğinde bir açıklama yaptı. Buna göre Mehmetçik Ermenistan’a gidiyordu. Açıklama aynen şu şekilde yayınlandı:

‘’Avrupa Konvansiyonel Silahlı Kuvvetler Antlaşması (AKKA) kapsamında, Türkiye liderliğinde 11-14 Ekim 2015 tarihleri arasında Ermenistan’da AKKA Denetimi icra edilecektir.’’
‘’Türk Denetim Timi tarafından icra edilecek denetim esnasında, Türk denetimcilerin yanı sıra Slovakya’dan bir misafir denetimci de hazır bulunacaktır.’’ 
‘’AKKA Denetim Timimiz, denetim ve görev sonu çalışmalarının tamamlanmasından sonra 14 Ekim 2015 günü yurda dönecektir. Saygı ile duyurulur.’’

TSK legal görünümde AKKA ve teşkilatını kullanırken, Azerbaycanlı kardeşlerimiz için de bir umut doğmuştu. Ermenistan, Azerbaycan’ın istediği şeyi vermek zorundaydı. Silah, techizat ve mühimmat bilgisi gibi her türlü askeri faaliyeti denetime açılıyordu.

Derken sabah 10:00 sularında Ankara’da Cumhuriyet tarihinin en kanlı katliamı yaşandı. Kürt ve kürt sempatizanları Ankara Gar’ının karşısında hain bir bombaya hedef olmuştu.

Türkiye devleti, bütün dikkatini başkentin göbeğinde meydana gelen terör eylemine çekmek zorundaydı. Öyle ki 12 Ekim 2015’te Türkmenistan'ın Avaza şehrinde düzenlenecek olan, devrim niteliğinde Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan Devlet Başkanları Üçlü Zirve Toplantısı'na Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılacağı önceden belliydi ancak Ankara’daki bombalı eylemden sonra Erdoğan bu zirveye katılamayacağını duyurdu.

Dün (16 Ekim 2015) Türk savaş uçakları, Suriye sınırımızda dolaşan ve hangi ülkeye ait olduğu henüz belirlenemeyen İHA'yı angajman kuralları gereği ateş açarak düşürdü. Olayın dünyada duyulmasının ardından ABD: ‘’Rusya’ya ait olabilir’’ derken, Rusya: ‘’Bize ait değil’’ açıklaması yaptı. Geçtiği bölgenin 3D topografik haritasını çıkarıp anında gönderebilme özelliğine sahip İHA’lar, istihbarat ve savaş stratejileri için kullanılıyor. Bir iki gün sonra dünyanın en büyük global haber kaynakları düşürülen İHA’nın ‘’Orlan-10’’ tipi yani Rus yapımı olduğunu ileri sürdü. Oysa düşürülen tam bir ay önce Azerbaycan askerlerince düşürülen, Ermeni yapımı bir ‘’Krunk-25’’ten başkası değildi.
koddostu facebook koddostu google+ koddostu twitter
Paylaş
Uyarı
Blogda yazılan herşey gerçeklere dayalı kurgu teorilerdir. Telif hakkı içermez. Dilediğiniz gibi kopyalayabilir, kaynak göstermeden kullanabilirsiniz.

@nushirevan