RESIM PAYLASIMI
Mini blog hikaye ''Dörtlü Kaos Mimarları''nı okudunuz mu? Yakın tarihin esrarengiz cinayetlerinin ardındakiler ve inanılmaz zihin kontrol teknikleri.. Hepsi ve daha fazlası gerilim ve gizem dolu mini blog hikaye ''Dörtlü Kaos Mimarları''nda..

4 Eylül 2014 Perşembe

Günümüzün ''Dörtlü Takrir'' Rivayetleri



12 Haziran 1945 ‘te Meclis-i Mebusan üyesi 4 vekil
, kimilerine göre topraklandırma kanununu bahane ederek, CHP grup başkanlığına cumhuriyetin demokrasi noksanlığına atıfta bulunan bir önerge sunarlar. İzmir vekili Celal Bayar, Kars vekili Fuat Köprülü, İçel vekili Refik Koraltan ve Aydın vekili Adnan Menderes ‘in imzaladıkları önerge, tek partili dönemde sansasyon yaratmıştır. Öyle ki dönemin Cumhuriyet Halk Partisi, partiyi övmekle beraber tenkit de eden bu dörtlüden 3’ünü partiden ihraç etmiş, 1’ini istifaya zorlamıştır. Dörtlü Takrir olarak bilinen bu hadiseden sonra Demokrat Parti’nin temeli atılmış ve Türkiye’de çok partili dönemin kapılarını aralanmıştır.

Demokrat Parti, katıldığı ilk seçimde yılların tek parti iktidarına yenik düşse de, ikinci seçimlerde ezici bir üstünlük sağlamış ve %53’e yakın bir oy alarak 27 yıllık iktidarı alaşağı etmiştir.

***

13 Haziran 2011 yılında rahmetli araştırmacı-yazar Aytunç Altındal bir tespitte bulunmuştur:

‘’Bir parti ne kadar büyürse, kendi içindeki çatlaklar da doğru orantılı olarak büyür. Bunu bir siyaset bilimcisi olarak söylüyorum: büyüyen siyasi partilerde bölünme, politikanın kendi bünyesinde zaten var olan bir olaydır.” demiştir.

Altındal bu dersi Dörtlü Takrir’e ithafen vermemiştir aslında. Bugünden; Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetinin 2011 genel seçimlerini kazanımınından bahsetmiştir. Ve ekler Altındal:


‘’Azami 2 yıl içinde, başkanlık seçimi ve yeni anayasanın ardından, AKP ‘deki çatlak büyür ve parti bölünmeye -mecburen- gider.’’
***

2013 yılına girildiğinde Ak Parti’deki dönem kuralları ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasındaki parti içi dönüşüm konuşulmaktadır. Kulislerde bazı milletvekillerinin Cumhurbaşkanı Gül ile gizli görüşmeler yaptığı söylenir. Başbakan Erdoğan o günlerde rahatsızdır fakat hasta yatağından kalkıp kadrosunu kontrol altında tutmaya çalışır.

Nitekim geçtiğimiz Haziran ’da bazı basın organlarında 4 Bakan’ın Çankaya köşküne çıktığı ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile içeriği bilinmeyen görüşmeler yaptığı sızar. Bu kişiler, tıpkı Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurucularından olup, daha sonra Demokrat Parti’yi kurmak mecburiyetinde bırakılan vekiller gibi, Ak Parti kurucularındandır.

Yani tarih tekerrürden ibarettir ve yeni bir ‘’Dörtlü Takrir’’in ayak sesleri duyulmaya başlanır..

Olay medyaya sızdığında bu görüşmelerin birer ‘’uğurlama ziyareti’’ olduğu zikredilir. Ne var ki rivayetler öyle dememektedir.. Derler ki 2013 yılından itibaren, olası bir siyasi boşluğa karşı hazırlıklı olabilmek için parti içinde bir muhalefet gelişir. Gerek teşkilatta, gerek medyada, gerekse sosyal medyada varlığını sürdürebilen bir muhalif kanat, sıranın kendisine gelmesini beklemektedir. Siyasete dönmek istemesine rağmen Ak Parti lideri R.Tayyip Erdoğan ‘ın ‘’istediğini yerine getiremeyiz, olmaz!’’ kestirip atışı ile ‘’kırgın’’ cumhurbaşkanı, prensini son bir defa çağırır. Bu kişi Ali Babacan ‘dan başkası değildir.
***


Ali Babacan, bir çok otoritenin yetkin kabul ettiği bir adam olmasına rağmen, Abdullah Gül'e olan yakınlığından dolayı, defalarca devre dışı bırakılır. Abdullah Gül ile "gizli" toplantılar yapmasından dolayı, ceza olarak 2009'dan itibaren pasif duruma çekilir, fakat gözden çıkarılamaz. Erdoğan her ekonomik problemde zamanında Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı görevini yürütmesine rağmen, sözü danışmanı Yiğit Bulut’a vermesi ve Babacan’ı yok sayışı da farklı bir etkendir.

Yine rivayetlere göre Ali Babacan, AKP hükumetine destek vermeye devam etmekle beraber, şu sıralar bir karar verme aşamasında. Cemaatin de dört gözle beklediği, 2015 yılında kurulması beklenen yeni merkez sağ tandanslı muhalefet partisine mi katılacaktır? Yoksa Ak Parti ‘deki pasif görevine devam mı edecektir? Bugünlerde dönem kuralına takılan bazı güçlü isimlerin, tıpkı dörtlü takrirdeki gibi partiyi övmekle beraber, demokrasi noksanlığından dem vuracaklar mıdır? Bu isimler yeni bir parti oluşumuna gidecekler midir? Onu zamana bırakalım..

***

Buraya kadar herşey öngörülebilir bir teori olarak gelmiş olabilir size. Keza birkaç yıldır söyleniyor bunlar.. Peki ya bütün bu olan bitenin, aslında büyük bir planın bir parçası olduğunu söylesem? Şaşırır mıydınız?

Öncelikle belirtmeliyim: Söylediklerim ve söyleyeceklerim sadece bir komplo teorisi.. Aslında sadece gerçekleşirse ‘’büyük bir plan’’ olduğunu söyleyebiliriz. Peki plan ne? Onu da açıklamaya çalışayım..

Zorlu Holding 1984 yılında Vestel adıyla beyaz eşya piyasasına girer. Halen -30 yıldır- sektördeki en güçlü isim olduğu söyleniyor. Fakat pazarlama yenilik gerektirir. Tüketicinin, malı alabilmesinin gereği sadece ihtiyaç değil, inovasyon; yani ‘’yenilik’’tir. 20-30 yıl sonra tüketici Vestel’i tercih etmeyecektir artık..

Öyle de olur. Regal adıyla yeni bir marka doğar. Piyasadaki bir çok üründen daha ucuz olmakla beraber, hemen hemen aynı kalitede üretim yapmaktadır. Bu sayede bir çok beyaz eşya firması, rekabete dayanamamış ve piyasadan çekilmeye zorlanmıştır. ‘’Aklını kullan’’ sloganıyla ortaya çıkan yeni firmaya rağmen Vestel halen ayaktadır. Çünkü kendi küçük rakibini yaratan da, aslında Vestel’den başkası değildir. Zorlu Holding, müthiş ticari zekasını konuşturmuştur.. Aslında plan bu kadar basit..

Siyasi örgütler, her ne kadar beyaz eşyadan çok daha farklı şeyler olsalar da, onlar da ‘’pazarlanma’’ya ihtiyaç duyar. Ve yine tüketici ihtiyacın dışında inovasyon beklemektedir. 10 küsür yılda yapılan ‘’normalleşme’’ çabaları, yenilik bekleyen seçmeni ikna eder ancak bir noktadan sonra yeterli olmayacaktır. Türk siyasetinin en uzun soluklu iktidarı bu beklentiyi karşılaması gerektiğini bilecek siyaset aklına sahiptir.


İşte ileriki yıllarda, cemaatin de güle oynaya destek vereceği, Gül’ün, Arınç'ın belki manevi olarak katılacağı yeni partinin de kurucu aklı, Ak Parti’den başkası değildir.
koddostu facebook koddostu google+ koddostu twitter
Paylaş
Uyarı
Blogda yazılan herşey gerçeklere dayalı kurgu teorilerdir. Telif hakkı içermez. Dilediğiniz gibi kopyalayabilir, kaynak göstermeden kullanabilirsiniz.

@nushirevan