RESIM PAYLASIMI
Mini blog hikaye ''Dörtlü Kaos Mimarları''nı okudunuz mu? Yakın tarihin esrarengiz cinayetlerinin ardındakiler ve inanılmaz zihin kontrol teknikleri.. Hepsi ve daha fazlası gerilim ve gizem dolu mini blog hikaye ''Dörtlü Kaos Mimarları''nda..

12 Ocak 2014 Pazar

Lordlar Kamarası'nda Bir Oyun


-Oynamıyorsunuz sör?

Nazir Ahmed 14.yüzyıldan beri dünyadaki varlığını etkin bir biçimde sürdüren Lordlar Kamarası’nın ilk ve tek müslüman üyesiydi. Başbakan Tony Blair ‘in tavsiyesi üzerine bizzat kraliçe tarafından atanmıştı. Şimdi Hazard masasında diğer lordlarla beraber bu eski zar oyununu oynamak zorundaydı. Soruyu soran aynı parti çatısı altında siyasete başlayan Lord Royal’di. Eşli oyunda ortak olmuşlardı. Lord Royal tekrar etti:

-Sıra sende Lord? Hadi ama..

Kurallara göre oynama sırası Nazir Ahmed ‘teydi ama o zarları elinde sıkıca tutmuş öylece yerdeki sayılara bakıyordu. Kazanmak üzerelerdi. Masadaki milyonlarca pound’luk markalara ve ailesinden yadigar kalan köstekli altın saatine baktı. Kumar masasına paradan çok daha önemli şeylerin koyulması esastı. Oyundaki ortağı Lord Royal de diğer Lordların koyduğu mücevherlerin peşindeydi. Acelesi de bu yüzdendi. Eğer zarlardaki sayılar gelirse oyunu kazanma ihtimali yükselecekti. Ancak kazanmak demek, karşısında oturan iyi giyimli iki Lord’ u ezmek anlamına gelebilirdi. 30 yılı bulan siyaset hayatında yükselirken birilerinin sırtına basmak gerektiğini biliyordu. Ama bu kişilerin değil sırtına basmak, aynı masada oturmak bile bir bedel gerektiriyordu.

Aniden karşılarında oturan Lordlardan birisi söze girdi:

-Kumarın dininizde yasak olduğunu mu hatırladınız Lord?

Bunun üzerine oyundaki ortağı ve aynı partili Lord Royal abartılı bir kahkaha patlattı. Masadaki dördüncü Lord sadece gülümsüyor ve markalarıyla oynuyordu.

Lord Harrison uzun yıllar boyunca parlamentoda önemli görevler edinmişti. Dünyanın her yerindeki en güçlü adamlarla direkt bağlantıları vardı. Bir keresinde Lady kızı ısrar etti diye sabah İngiltere’den kalkan uçağı ile akşamüstü Amerika’dan ünlü bir pop sanatçısını getirtmiş, evinin bahçesinde mini bir konser verdirtmişti. Yine nice irili ufaklı devlet başkanını evinde ağırlarken koltuğundan kalkıp elini sıkma gereği bile duymadığını Nazir Ahmed de şahit olmuştu. Gücünün kaynağı nereden geliyor kimse bilmiyordu. Siyaset arenasında hatırı sayılır kimselerin de üstünde bir statüdeydi.

Gülüşmelerden sonra Nazir Ahmed biraz kendini toparladı ve zarları masaya bıraktı. İçinden oyunu kazanmalarına yetecek sayıların gelmemesi için dua etti. Zarlar kendi etrafında hızla dönerken Nazir Ahmed ortağını süzdü. Lord Royal heyecandan şarap kadehini şimdiden havaya kaldırmıştı. O ana kadar kahkaha atan Lord Harrison zarların hareketiyle ciddiyetle masanın akibetini seyrediyordu. Masadaki dördüncü Lord ise zarlara bakmıyor, önündeki markaları üst üste diziyordu.

Nazir Ahmed o zamana kadar bu genç sayılabilecek lordu çok iyi tanımadığını farketti. Lord Victor Rothschild ünlü bir hanedana mensuptu. Ailesinin serveti ingiltere krallığının hayal bile edemeyeceği kadar olduğu söyleniyordu. Bu zengin çocuğun, ailesinin adıyla kazandığı içi boş akademik kariyerinin ardından Lordlar Kamarasına seçilmesi beklenen birşeydi. Masadaki oyuna Lord Harrison onu davet etmişti ve kendisine ortak seçmişti. Oyunun başında zarları atarken heyecanlı görünen Rothschild, geçen 1 saatin ardından canı sıkılmışa benziyordu.

Nazir Ahmed tekrar zarlara döndü. Hareketleri yavaşlayan zarlar ortamı iyice gerginleştirmişti. Herkes hangi sayıların geleceğini merak ediyordu. Oyunu çok önemsemiyormuş gibi görünen Lord Harrison bile kafasını iyiden iyiye masaya yaklaştırmıştı. Zarlar durmak üzereydi. O ana kadar oyunu ayakta seyreden soylular da masada kimin kazanacağını merak etmiş ve masanın etrafına kümelenmişlerdi. Bir anda beklenmedik birşey oldu. Genç bir el, ani bir hamleyle zarların üzerine tokat gibi düştü ve durdurdu. Zarlar kendiliğinden durmamıştı. Bu oyun kurallarına aykırıydı. Gözler elin sahibine döndü. Zarları durduran Lord Rothschild ‘ten başkası değildi. Yüzünde sinirli bir ifadeyle Nazir Ahmed ‘e bakıyordu. Lord Harrison bir süre Rothschild ‘e baktıktan sonra kafasını öne eğdi. Lord Royal şaşkın bir ifadeyle:

-Ama.. ama.. sayın Lord! Bu kurallara aykırı!

Lord Rothschild gözlerini Nazir Ahmed ‘ten ayırmamıştı. Dişlerinin arasından tıslayarak cevap verdi:

-Masamda bir müslümanın kazanmasına izin vermem!
Lord Royal şarap kadehini sinirle masaya indirip kendi kendine söylenmeye başladı. İrlandalı aksanıyla küfür ediyor gibiydi.. Parlamentoda da böyle yapardı. Nazir Ahmed genç Lord ‘u gösterdi:

-Faşistlik yapıyorsunuz Lordum..

Ortamın gerginleşeceğini anlayan Lord Harrison ellerini her iki tarafa da açarak tarafları yumuşatmaya çalıştı:

-Lütfen asilzadeler.. Misafirlerimiz var bizi seyrediyorlar..

Lord Harrison ‘un yumuşatıcı tavrı Rothschild’ te etkisini göstermişti. Lord Rothschild elini masadan sürüyerek kaldırırken zarları da altında kendine doğru sürüklüyordu. Nazir Ahmed masada oyunun ve ingiliz nezaketinin bittiğinin farkındaydı. Önündeki markaları devirip oyundan çıktığını gösterdi. Lord Royal ortağını görünce iyice kızıp masayı terketti. Nazir Ahmet ve Lord Rothschild birbirlerine öfkeyle bakıyorlardı.

Lord Harrison masaya bir kadının gelmesinin Lordları sakinleştireceğini umdu. Misafirlerinden birini çağırdı:

-Lady Ece! Lady Ece! Lütfen masaya buyurmaz mısınız?

Meral Ece Kıbrıslı bir Türk ailesinden geliyordu. Liberal partiden barones seçilmişti. Masaya otururken yüzünde acı bir ifade vardı.

Lord Harrison bu beklenmedik tavrı garipsedi:

-Ne oldu leydim? Yüzünüz düşmüş..

Barones Ece yüzüne üzgün bir ifade takınmıştı:

-Türkiye’de bir patlama olmuş. 25-30 asker hayatını kaybetmiş.. dedi.




Nazir Ahmed dönüp Barones’e saygılarını sundu. Barones saygıyla eğildi. Rothschild şarap kadehinden bir yudum almadan önce kısık sesiyle konuşmaya dahil oldu:

-Türkiye bu! Patlama olmasa depremde ölecekler..

Nazir Ahmed ve Barones Ece, Lord Rothschild ‘e iğrenir gibi baktılar. Lord Harrison yine başını öne eğmeyi seçti.

Nazir Ahmed sordu:

-Leydim.. nasıl olmuş?

Barones kendisine duyulan ilgiden memnun kalmış gibiydi:

-Afyon’da olmuş. Bir askeri mühimmat deposu havaya uçmuş. 25 askerin parçaları 20 kilometrelik alana yayılmış.. dedi

Nazir Ahmed acıdan yüzünü buruştururken, teselli vermek amacıyla Baronesin elini tuttu.

Lord Rothschild masanın diğer ucundan bir kahkaha patlattı:

-Dediğim gibi müslümanlar benim masamda kazanamaz! Hahahaha...

Nazir Ahmed daha fazla dayanamadı masaya bir yumruk geçirip sinirle ayağa kalktı. Lord Rothschild’e öfkeyle bakıyordu. Biraz sonra Baronesin yanında saygısızlık yaptığını farketti. Lord Harrison ve Barones’ten özür dileyip yerine oturdu. Lord Rothschild müslüman Lord’a acır gibi bakıyordu.

-Bu kadar sinirlenme Muhammed! Ne yapacaksın  ‘’Allahuakbar’’ deyip havada kılıç mı savuracaksın?

Nazir Ahmed:

-Victor! Saygı sınırlarını aşıyorsun! Kraliçenin adına..

O zamana kadar sessizliğini koruyan Lord Harrison elini kaldırıp Nazir Ahmed’ in sözünü kesti.

-Lütfen Lordum.. biraz daha sakin olun. Lord Rothschild şarabı biraz fazla kaçırmış olabilir..

Lord Rothschild elindeki kadehi bırakıp Lord Harrison’a hayretle bakmaya başladı. Bakışları o kadar rahatsızlık vericiydi ki Barones bile kalkıp kalkmamak arasında kaldı.

-Seni bunak! İçkiyi fazla kaçıran ben miyim? Neden asil dostlarımıza mühimmat deposundaki bombalardan bahsetmiyoruz?

Lord Harrison kendisine yapılan saygısızlıktan öte bomba mevzusunun gündeme gelmesinden rahatsız olmuştu.

Nazir Ahmed söze girdi:

-Ne diyor bu çocuk Lord Harrison?

Barones Nazir Ahmed ‘in sorusunu tekrar etti:

-Evet ne diyor sayın Lord?

Lord  Harrison omuzlarını düşürüp önündeki markaları devirdi.

-Pekala dostlarım.. pekala.. Sizlere küçük bir hikaye anlatacağım.
Lord Rothschild şarap kadehinden bir yudum daha alıp avucundaki zarları masaya bıraktı.

Lord Harrison devam etti:

-Ocak 2009 ‘da Rum bandıralı bir Rus gemisi İran’ın Bandar Abbas limanından demir aldı. Suriye’nin Lazkiye limanına gidecekti. Esad’ a patlayıcı silah taşıyordu. Buna izin veremezdik. İran’ ın silah ambargosunu gerekçe gösterip, Amerikadaki dostlarımıza söyledik. Kızıldeniz’de durmaya ve Kıbrıs’a yükü boşaltması gerektiğine zorladık. Öyle de oldu.. Rum Kesimi yükü  Egangelos Florakis deniz üssü ‘ne indirdi. Ki bunu wikileaks de yazmıştı..

Nazir Ahmet konuşmanın gidişatına bir anlam veremedi. Rusya, İran, Suriye, Kıbrıs Rum Kesimi... Afyonkarahisar’da olan patlamayla ne alakası olabilirdi?
Lord Harrison iki dinleyicisinin meraklı bakışları altında devam etti:

-Yaklaşık 2 sene sonra filandı.. Suriye’de iç savaş başgöstermişti. Rusya ve İran müdahale için fırsat kolluyordu. Aradan geçen bu zaman zarfında Rum kesimine baskı yapmalarına rağmen, Rum kesimi topu dışişleri bakanlığına, dolayısı ile amerikan dostlarımıza attı ve patlayıcıları vermedi. Bir sabah vakti.. booom!

Lord Rothschild pis pis gülmeye başladı. Nazir Ahmed, Rothschild’e bakma ihtiyacı bile hissetmedi. Lord Harrison’a:

-Patladı mı? diye sordu

Lord Harrison:

-Patlamak ne kelime? 13 Rum askerin yanında donanma komutanı da denize gömüldü! Savunma bakanı, dış işleri bakanı hatta genel kurmay bile istifa etmek zorunda kaldılar..

Barones şaşkınlıkla sordu:

-Kim? Kim yaptı bunu?

Lord Harrison:

-Rusya güdümlü İranlı ajanlar..

Lord Rothschild şarap kadehini garsonun doldurması için havaya kaldırdığında alaycı bir tavırla:

-Lanet olası müslümanlar.. dedi.

Lord Harrison:

-Lütfen Victor.. ailenin saygınlığına gölge düşürme.. diye uyardı.
Nazir Ahmed konuya dönmek istedi:

-Konuyu biliyorum. Ama aslının böyle olduğunu tahmin etmemiştim. Peki ya sonra?

Lord Harison yerdeki zarları alıp elinde çevirdi. Anlatmaya devam etti:

-Yaklaşık bir sene sonra bu kez Saint Vincent bandıralı bir Rus gemisi Limasol limanına demir attı. Rum yöneticiler kurallar gereği gemiyi aramak istediğini söylediler. Kaptanın cevabı meydan okur gibiydi: ‘’aramanıza lüzum yok! 60 ton mühimmat taşıyorum müşterim de suriye savunma bakanlığı!!’’ Normalde Avrupa Birliği üyesi olduğundan Rum Kesimi Suriye ambargosuna uymak zorundaydı ama ikinci bir facia yaşamak istemeyen Rumlar belayı def etmeyi seçti. Rus gemisi Suriye’ye gitti..

Barones Ece duyduklarına inanamıyordu:

-Peki ama Afyon’daki patlamanın bu limanlarla, gemilerle, Rusya ile ne alakası var?

Nazir Ahmed ekledi:

-Yani bunun arkasında da Ruslar mı var?

Lord Harrison, muhattaplarına acı bir ifadeyle baktı:

-Bakın sayın asilzadeler.. Afyon belki Türkler için unutulmuş, pek meşhur olmayan bir şehir olabilir.. Ama Türkiye’nin en büyük, NATO’nun da ikinci en büyük üssü buradadır. Ve ortadoğu ve NATO operasyonları buradan yönetilir. Bizim karargahımızdır. Suriye’ ye karşı müttefikimiz Türkiye’nin güvenliği için patriot anlaşmaları yaptık. E tabi bu Beşar’ın planlarını suya düşürdü. Bizim açıkça taraf olmamız Rusya ve İran’ın da gardını düşürdü. Ancak Ruslar yenilgiyi kabul etmek istemeyen bir millet.. İranlı ajanlara lojistik destek sağlayıp Türkiye’ye soktular. Bu ajanlar içerideki askeri işbirlikçilerimizle temasa geçti. Suriye’ye giden el bombaları Afyon’daki karargaha yönlendirildi.
Nazir Ahmed arkaya yaslandı. Derin bir nefes aldıktan sonra Lord Harrison’a sordu:

-Fakat sayın Lord.. bombaların patlamasını nasıl sağladılar?

Lord Harrison zarları tekrar masaya bıraktı. 6-6 gelmişti. Lord Ahmed’e:

-Onu bilmiyorum. Türk askeriyesinde halen temas halinde oldukları kişiler var. Muhtemelen İran’lı ajanların yakalanıp olayın uluslararası boyutunun ortaya çıkmaması için bir tezgah kuruldu. Örneğin sağlam olmayan kasalarda, bilinçli olarak gün boyunca yorulmuş, acemi askerler mühimmat deposunda görevlendirilmiş. Böyle duydum.. Ancak acemi askerlerin elinde patlamasa, ajanlar tarafından bizzat C4 ‘lerle patlatılacaktı orası kesin. Limasol örneğinde olduğu gibi..

Barones Ece ayağa kalktı:

-Buna daha fazla dayanamayacağım! 20 tane genci sadece bir rövanş için mi parçalara ayırdılar?! Bu kabul edilemez!

Lord Harrison elini havaya kaldırarak Barones’i yatıştırmaya çalıştı:

-Lütfen Leydim.. Ortadoğuda bir iç savaş var. Orada her gün binlerce kişi patlatılıyor..

Barones daha fazla dayanamadı. Masadakilere tek tek selam verip izin istedi. Ardına bakmadan ayrıldı. Barones’in ayrıldığını gören Lord Royal de masaya doğru yaklaşmıştı:

-Asilzadeler leydileri üzmemeli.. diyerek eski yerine oturdu.

Nazir Ahmed Lord Harrison’a doğru eğilerek ses tonunu alçaltarak sordu:

-Yanlışsam düzeltin sayın Lord. Bizler Suriye’ye giden bombaları engelliyoruz, Ruslar da İran kanalıyla mühimmat kimdeyse patlatıyor! Doğru mu?

Lord Harrison bu kez kem küm etmeye başlamıştı:

-Eee tam olarak öyle söylenemez Lord Ahmed.

İçtiği şaraplardan iyice çakırkeyf olan Lord Royal konuşmaya dahil oldu:

-Asilzadeler.. Neden bahsediyorsunuz bilmiyorum ama şu masanın ucunda oturan çocuğu da dahil etmelisiniz.. Bombalar ve silahlar onların uzmanlık alanı çünkü..

Lord Royal, şarap kadehini kaldırmış camından etrafa bakan Lord Rothschild ‘i işaret ediyordu. Nazir Ahmet önce Rothschild’e ardından Lord Harrison’a baktı. Lord Royal’ in söylediklerine bir anlam veremedi.




Lord Harrison devreye girdi:

-Lord Ahmed beni tanıyorsunuz değil mi?

Nazir Ahmed cevap verdi:

-Evet sayın Lordum

Lord Harrison:

-Nasıl bir gücü yönettiğimin de farkındasınızdır herhalde?

Nazir Ahmed neyi kast ettiğini biliyordu. Dünyadaki elit bağlantılardan, devlet başkanı ve liderler gözünün önüne geldi:

-Elbette sayın Lord, farkındayım.

Lord Harrison Nazir Ahmed’e yaklaşıp neredeyse fısıldadı:

-62 yıllık ömrümde bir kez bile kendim karar vermedim. Şu masanın ucunda oturan genç adamın babasının adeta bir köpeğiyim..

Nazir Ahmed normal şartlarda köpek tabirini garipseyebilirdi ama daha önemli olan Lord Harrison’un kendi kararlarını kendi veremiyor oluşuydu.
Lord Harison devam etti:

-Dünyada savaşları çıkartanlarla barışı getirenler.. ve bu ikisi arasında her iki tarafa da silah verenler aynı kişiler sayın Lord. Bandar Abbas’tan kalkan Rus gemisini kaldıranlar, Egangelos Florakis deniz üssünü patlatanlar, bu kez Saint Vincent’ten kalkıp Suriye’ye 60 ton mühimmat boşaltanlar, Suriye’ye giden bombaları durduranlar ve Türkiye’de patlatanlar.. aslında aynı kişiler sayın Lord. Şu saygısız anglosakson genç adamın ailesi ve diğerleri..

Nazir Ahmed irkildi..

-Hayır.. inanmıyorum sayın Lord. Bence burda hepiniz içkiyi biraz fazla kaçırmış olabilirsiniz.. dedi. 

Masadan kalkmaya yeltendi. O sırada bahise koyduğu köstekli altın saatini almak için tekrar geri döndü. Tam almak üzereyken Lord Harrison elini saatin üzerine koydu. Yüzünde üzgün bir ifade vardı:

-Üzgünüm sayın Lord. Az önce Victor’u duydunuz..

Lord Ahmed öfkeden patlayacak gibiydi.

-Ama hile yaptınız! Oyunu bitirdiniz!

Lord Rothschild şarap kadehini bırakıp ayağa kalktı ve Lord Harrison’un elinin altından saati çıkarıp cebine attı. Sonra Nazir Ahmed’e gülümsedi:

-Dediğim gibi sayın Lord! Müslümanların kazanmasına izin vermeyeceğim!


koddostu facebook koddostu google+ koddostu twitter
Paylaş
Uyarı
Blogda yazılan herşey gerçeklere dayalı kurgu teorilerdir. Telif hakkı içermez. Dilediğiniz gibi kopyalayabilir, kaynak göstermeden kullanabilirsiniz.

@nushirevan