7 Nisan 1980 pazartesi günüydü. ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi heyeti adına gelen Joe Biden, başbakan Süleyman Demirel, Chp genel başkanı Bülent Ecevit, Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen, Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve kuvvet komutanlarıyla başbakanlık makam odasında bir araya geldi. Sabah saatlerinde başlayan ve 40 dakika olarak planlanmış görüşme yaklaşık 1 buçuk saat sürdü. Ziyaretin amacı Türk devletine, Yunanistan'ın Nato'daki askeri konumunu belirlemek üzere amerikan taleplerini iletmekti.
***
Tarih, ne yazarsa yazsın, alacağımız ders onu nasıl okuduğumuzla ilgilidir.
Türkiye, yeniden Nato'nun kıskacında. Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin ardından, bu kez Finlandiya ve İsveç Nato üyesi olma talebi konuşuluyor. Türkiye haklı olarak, her iki devletin ''terörist seviciliği''ni bahane gösteriyor ve veto ediyor bu talebi. Bugün ne Rusya kendine ''sovyetler'' demekten çekiniyor, ne de ABD ''Rus tehdidi'' tamlamasından vazgeçiyor. 42 yıl önce ne olduysa, bugün de aynı oyun oynanıyor.
Ancak oyun tahtasında değişiklikler var bu defa. Bir kere Türk devletinin oyuncusu, tarihin gelmiş geçmiş en dik duruşlu lideri. Demirel ve Ecevit gibi, eski model siyasetçilerden değil.
Burayı iyi okuyalım..
Bu oyunu ilk çözdüğümde, şimdi burada açıklamayacağım verileri ilgili kişilere ilettim ve tedbir alınması gerekliliğini vurguladım. Eğer gerçekleşmezse, ''nushirevan bilmedi'' olmasın diye söylüyorum, bu darbe maalesef çok olası! Önlenirse de gerçekleşmeden önlemiş olacağız inşallah.
Bir düşünün istiyorum:
Bir sabah bir kalkıyorsunuz pos cihazları çalışmıyor. Nakit sıkıntısı çektiğiniz için atm'lere gidiyorsunuz ama kısa sürede atm'ler de nakit sıkıntısından dolayı çalışamaz hale geliyor. Sadece bir kaç günde olabilecekleri bir düşünün.. Ekmek alacak paranız yok, hiç bir ödeme yapamıyorsunuz.
Ya da tarihi olduğu gibi, geleceği de dizilerden öğrenelim ne dersiniz? Şu tesadüfe bakın ki bunu bize Show Tv’deki Baba dizisinin son bölümünde de izlettiler:
2021'de Akbank müşterileri bunu bir süre yaşadı. 2021 Haziran ayında Akbank, sistemsel bir arıza yaşadığını belirtti. Kullanıcılar online işlem göremedi, para çekemedi. Çok kısa süren bu arıza, infial yarattı.
Darbeler böyledir. Önce denenir, tepki yoğunluğu ve süresi ölçülür.
Öngörülerime göre, 2021 Haziran'ında Akbank'ın yaşadığı bu sorunu, 2022 Haziran ayında tüm bankacılık sistemimiz yaşayabilir.
Türkiye'nin en büyük ailelerinin sahip olduğu bankaların bu sistem içerisinde olduğu çok açık. Amaç, bir süre ülkede nakit sıkıntısı yaratıp sokak eylemleri ile ülkeyi kaosa sürüklemek. Zaten yıllardır kademe kademe arttırılan kredi kartı kullanımı gerekliliğinin önünde de bu anlayış vardı.
Evet, teknoloji gelişti ve bizler bir çok alışverişimizi zaten internet üzerinden hallediyoruz. Ancak yine de dilediğiniz zaman nakit çekebileceğiniz noktalar olması, sizin özgürlük alanınızdır. İşte bu alanınız o kadar daraldı ki, kötü senaryoya göre 1-2 aya kadar adım atacak yeriniz kalmayacak.
Komplo teorisyenlerinin ''the big reset'', akademisyenlerin ''dijital kölelik'' dediği finansal darbe gerçekleşirse, zaten zor durumda olan ekonomimizle vatandaş çok daha zor durumda kalabilir. Bu da sokak eylemlerini tetikler ve istenmeyen olaylar yaşanabilir.
Yaklaşık 1 yıl önce, yurtdışındaki fetöcülerin açıktan destek verdiğini bildiğimiz bir siyasal parti, bu hazırlığın ortağı olarak bir dijital dönüşüm projesini açıkladı. Bu projenin tanımında yer alan ''nakitsiz'' size bir şeyler ifade edebilir.
Son zamanlardaki reklamlara, twitter tabelalarına dikkat edin: İYİ kelimesini bolca göreceksiniz. Sabancı ailesine ait AGESA reklamında çocuğun ''büyüyünce ne olacaksın? sorusuna İYİ olacağım'' demesi bu yüzden.
Baktıkça görecek, gördükçe bir siyasal partinin genel başkanının ''oyumuz Haziran sonunda artacak'' ifadesinin altındaki özgüveni fark edeceksiniz.
IMF ve The Bank for International Settlements’in Türkiye dahil 90 ülkeye gönderdiği ‘’dijital dönüşüm ve kripto para’’ raporunun tavsiyeden çok bir emir niteliğinde olduğunu anlayacaksınız.
15 Temmuz'da hainler, ''Yurtta sulh, cihanda sulh'' sözünü motto olarak kullanmışlardı. Aynı kafa finansal darbede de bir atıf yapmak isteyebilir.
Böyle bir durumda; 22 Haziran kurtuluş mücadelesinin başladığı, ilk kuruluş belgesi olarak kabul edilen Amasya Genelgesi’nin yıl dönümünde, bir muhalefet liderinin televizyonlara çıkıp genelgenin ilk iki maddesiyle başlayan bir konuşma yapması kaçınılmaz olur.
‘’ Vatanın bütünlüğü milletin bağımsızlığı tehlikededir. İstanbul hükûmeti aldığı sorumluluğun gereğini yerine getirememektedir.’’
Ayrıca unutmayalım:
Birileri Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı Abdülhamid'e benzetirken, tarihte onun hain bir darbeyle indirildiği gerçeğini de hatırda tutmalıyız.