Jack Dorsey 2006
yılında geliştirdiği mikrobloğun zamanla bir çılgınlığa dönüşeceğini tahmin
edemezdi. Tıpkı akranı Mark Zuckerberg gibi, o da geliştirdiği yeni sosyal
medya aracıyla genç yaşında zengin oldu. Dünya genelinde 215 milyonluk aktif kullanıcısıyla
ve günlük 500 milyon atılan tweet sayısıyla sosyal medyanın amiral gemisi
ünvanını Facebook’tan aldı, ya da almak üzere.
Türkçe
‘’cıvıldama’’ şeklinde tercüme edilebilecek ‘’tweeting’’ kullanıcının 140
karakterle sınırlı anlık bildirimlerini, takipçileriyle paylaşmasını amaçlıyordu.
Akıllı telefonların cebimizden bizi yönetmesiyle hayatın vazgeçilmez
tutkularından birine dönüştü. Artık dünyanın her yerindeki her kullanıcıya
anlık olarak ulaşılabiliyor. Globalleşmenin geldiği bu nokta sizi de ürkütmüyor
mu?
Twitter 2006
yılından bu yana gelişme gösterirken, onun kullanıcıları da beraberinde büyük
gelişmeler gösterdi. # işaretiyle açılan başlıklar, bu devasa sohbet odasında, aynı
konudan bahsedenleri tek bir çatı altında toplayabiliyordu. Adına ‘’hashtag’’
dedikleri bu sistem sayesinde kullanıcılar başına # koydukları hashtag’ i
arattığında –hiç tanışmıyor olsanız bile- sizin tweetlerinize ulaşabiliyorlar.
Hatta dünya üzerinde, hatta ayarlarını değiştirip ülkenizi seçerseniz, Türkiye’de
en çok ne hakkında konuşulduğu üzerine bir fikir sahibi olabiliyorsunuz. Bunu
da bir sayaç vasıtasıyla sayarak, en çok kullanılan hashtag ile Türkiye’nin
gündemini takip edebiliyor veya yönetebiliyorsunuz. Yeterli sayıda hashtag ile
tweetler atıldığında gündem, Trend Topic denilen en çok konuşulan konuların ard
arda dizildiği bir listede yer alabiliyor.
Twitter, her ne
kadar müthiş bir sosyal medya icadı gibi görünse de, aslında asıl icat işte bu
yapının sınırlarını belirleyen hashtag’ler.. ‘’Kontrolsüz güç, güç değidir’’
reklamını hepimiz hatırlıyoruzdur.. Kullanıcıların nickname ile gizlenerek
sohbete başladığı internet dünyası, kullanıcısına alabildiğince özgür bir alan
bahşetti. İnsanlar her konuda, herkesi hedef alabilecek şekilde tweet atmaya
başladılar. Bu çılgınlığın dizginlenmesi için, sosyal medya çobanlığına
hashtag’ler yetişti. İlk icat edildiğinde ‘’canım sıkılıyor.. şu yüzden..’’
şeklinde duyguların ifade edilmesi için amaçlanan platform, hashtagler
aracılığı ile yönlendirildi. Kullanıcıların duygularının ifadesinden çok, bir propaganda aracına dönüştü.
Bugün Türkiye’de
milyonlarla ifade edilen twitter kullanıcısı var. Bu kullanıcılar, Türkiye
gündeminde yer alan Trend Topic listesinden bir hashtag kullanarak, onun
hakkındaki görüşünü ifade ederken, hashtag’inin TT listesinde yükselmesini de
gururla seyrediyor. Günün sonunda tweet yarışları sona erdiğinde ‘’TT
listesinde 1. olduk!!’’ diye zil takıp oynuyorlar...
Siyasetin gündemi
yoğun olunca, twitter savaşları da sosyal medyada boy göstermeye başlıyor.
Kullanıcılar o kadar gayret gösteriyorlar ki, sadece TT listesinde
yükselebilmek için sabah-akşam hashtag’li tweetlerini gönderiyorlar. İlk örneği
2008 yılında Barack Obama’nın başkanlık yarışlarında yaşandı. Karşıt görüşler, TT
listesini zorlayarak siyasi fikirlerini beyan ettiler. Obama da başkan
seçildi..
Peki twitter’da
TT listesine girmek neden bu kadar önemli? Bu sadace bir güç gösterisi mi?
Yoksa sadece çoğunluk-azınlık mücadelesi mi? Aslında çok basit: Bütün mesele toplumsal algıyı manipüle etmek!
Bunun nasıl mümkün olduğuna dair size bir örnek vereyim:
İnsanlar, fıtratları
gereği güçlü olana meyillidir. Örneğin kanallar arasında dolaşırken
tanımadığınız iki futbol takımının mücadelesine rast geldiğinizi düşünün.
Farklı renkler sahada kıyasıya mücadele ederken skor tabelası 5-0’ ı
göstermektedir. Ev sahibi ekip ezici bir üstünlüğe sahiptir. Dakika 80 küsür..
Galip ekip ceza sahasına sağdan soldan ortalarla defansı zor durumda bırakıyor
ve pozisyonlar üst üste gelişiyor.. 10 insandan 9’ u gelişen ataklarda 5 atan
takımın 6.sını atmasını içten içe arzu eder. Halbuki mağlup takım için 5-0
zaten büyük bir utanç değil mi? İşte tam burada, kitlesel hipnoz aracı
televizyonun etkisini gözlemleyebiliyoruz. İzleyici hiç tanımadığı iki takım
olduğu halde, birisini desteklemeye başladı ve nedense o takım beynimizin bize
‘’yenilme ihtimali olmayan takım’’ olarak söylediği taraf..
Gücün çekim gücü
vardır. Ak Partinin ilk girdiği seçimlerde rekor oy sonuçlarını ve bundan hemen
önce televizyonların bizlere gösterdiği propagandaları hatırlayın. Zamanda
geriye gitsek de, hükümet partisine ilk defa oy verecek seçmene ‘’neden oy
vereceğini’’ sorsak, eminim alacağımız cevap ‘’zaten kazanacaklar’’ olurdu..
Çünkü toplumsal algı böyle yönetildi..
Twitter da kendi seçmenini yarattı. Siz hiç duymuyor
olsanız bile, Hashtag’lerle donatılmış
seçmen askerler, Trend Topics meydanında her gün, amansız bir mücadele
içindeler.. Her gün yinelenen bu savaş, beraberinde toplumsal algıyı da
manipüle etmekte.. Çünkü iktidar yanlısı bir twitter kullanıcısı, hashtag’leri
art arda göndermesine rağmen Trend Topics listesinde 2.sıraya düştüğünde bir
umutsuzluğa kapılıyor. Pasif twitter kullanıcılarını da bu yönde etkileniyor
haliyle..
Seçimleri belirleyen ana unsurun ‘’kararsızlar’’ olarak nitelendirilen, kemikleşmiş oy potansiyelinin dışında kalanlar olduğunu hepimiz biliyoruz. İşte bu kitleyi yönlendirmek için kullanılan twitter, eşi bulunmaz bir propaganda aracına dönüşüyor. Siyasi partiler bu aracı görmezden gelmedi. Kendi teşkilatlarında ‘’sadece TT listesi için’’ görevlendirilmiş gruplar, sabahtan akşama kadar TT listesinde yukarıya çıkmak için mücadeleler veriyorlar..
Seçimleri belirleyen ana unsurun ‘’kararsızlar’’ olarak nitelendirilen, kemikleşmiş oy potansiyelinin dışında kalanlar olduğunu hepimiz biliyoruz. İşte bu kitleyi yönlendirmek için kullanılan twitter, eşi bulunmaz bir propaganda aracına dönüşüyor. Siyasi partiler bu aracı görmezden gelmedi. Kendi teşkilatlarında ‘’sadece TT listesi için’’ görevlendirilmiş gruplar, sabahtan akşama kadar TT listesinde yukarıya çıkmak için mücadeleler veriyorlar..
Sadece siyasi de partiler
değil. İllegal örgütler ve sempatizanları da bu mücadelede kendi birliklerini
çoktan oluşturdular. Kaset komploları, ses kayıtları ve ihbarlarla bir yandan
hitap ettikleri kitleyi büyütürken, bir yandan TT listesini de manipüle
ediyorlar. İnternete düşen ses kaydında hoca efendiye ‘’hz.peygamber tweet
sayısını ikiye katlayın demiş’’ diyen adamın zihnindeki temel düşünce de bu
aslında.. İnternete düştüğü söylenen bütün kayıtlar da, aslında birkaç gün
önceden buradan ilan ediliyor.
Hükümet-Cemaat
geriliminde bazı twitter kullanıcıları kehanet denilebilecek öngörülerde
bulundular. Aylar sonra bu öngörülerin, aslında birer istihbari bilgi olduğu
anlaşıldı. Çünkü bu kullanıcılar, gerek cemaat, gerekse hükümet aleyhinde
çıkacak kasetlerden herkesten önce haberdardılar. Bizlere ‘’yakında şu kişinin
şu meseleden kasedi patlayacak’’ diyorlardı ve biz haftalar sonra internette
servis edildiğine tanıklık ediyorduk.
Peki twitter’da
illegalite takip edilemez mi?
Mümkün, ancak
zor. Twitter şirketi ve türkiye arasında bir anlaşma mevcut değil. Twitter ‘ın
Türkiye ‘de ofisi de yok. Hukuki ihlal içerdiği düşünülen yazılardan ötürü ip
adresi istenirse, bunu ancak sitenin San Fransisco ‘daki merkezinden alınması
gerekiyor. Ancak twitter şirket kritlerleri gereği, çok zaruri durumlar
olmadıkça kullanıcının ip adresini vermeyi reddediyor. Verse bile bu çok uzun
bir zaman dilimini kapsıyor. Genelde kullanıcı aleyhinde açılan davalar
takipsizlikle sonuçlandığı için illegalite kapısı ardına kadar açık.