RESIM PAYLASIMI
Mini blog hikaye ''Dörtlü Kaos Mimarları''nı okudunuz mu? Yakın tarihin esrarengiz cinayetlerinin ardındakiler ve inanılmaz zihin kontrol teknikleri.. Hepsi ve daha fazlası gerilim ve gizem dolu mini blog hikaye ''Dörtlü Kaos Mimarları''nda..

7 Mayıs 2014 Çarşamba

Enstitü 3 - Bizantinizm

Mr.Uslu, kendisine emredilen misyon görevi için CIA ‘nın ortadoğu uzmanı Michael Rubin ‘in verdiği adrese gelmişti. Burası Kanada’nın Toronto şehrinde 1400 dairelik devasa bir siteydi. Giriş çıkışlardaki özel güvenlik önlemleri, termal, harekete duyarlı kameralar gözünden kaçmadı. Hatta polis dürtüleri onu gizli kameraların saklandığı muhtemel köşelere de baktırıyordu. Tüm güvenlik hatlarından kimlik kartı ve nezaretindeki kanadalı bürokratla hiç sorunsuz geçiyordu. Kanadalı bürokrat, kırmızı saçlı orta yaşlı birisiydi. Havaalanından beri hiç konuşmamıştı. Sitenin güvenlik amiri:

-Hoşgeldiniz Mr.Blanks.. Siz de hoşgeldiniz Mr.Uslu, dediğinde bile bir mimikten başka bir tepki vermemişti. Mr.Blanks için ‘’adı gibi boş bir adam’’ diye düşündü.

Michael Rubin’in verdiği talimat notunda ‘’hahamın söylediklerini koşulsuz yerine getir’’ yazıyordu. Kimdi bu haham? CIA ‘nın üst düzey yöneticilerinin yahudi olduğu biliniyordu ama hahamların ‘’misyon’’ görevi ile olan ilişkisini düşünmeye çalıştı Uslu.

Kapı ziline basılmadan otomatik bir şekilde açıldı. Uslu kapının üstündeki kameradan ev sahibinin site girişinden beri kendilerini takip ettiğini tahmin etti. Kapıda ‘’mezuza’’ adlı yahudi bir dua asılıydı. Mr.Blanks açılan kapıdan geçtikten sonra eşikte durup Uslu’nun geçmesini bekledi. Misafir içeri girdiğinde ise bu kez Mr.Blanks dışarıdaydı. ‘’ bonne chance’’ diyip uzaklaştı. Uslu ev sahibinin özel konuşmak istediğini düşündü. Holden sonra açılan odadaki kaliteli deri koltuğa doğru yöneldi. Koltukta otururken etrafta Mısır mitolojisinden kedi başlı firavun heykeli, sehpada köpeklerin üzerinde duran yılanbaşlıklı bıçak, duvarda çamurlu bir el içindeki Davut yıldızı fotoğrafı seyretti. İki odalı fakat lüks ve geniş bir dairede, amerikan mutfaktaki ‘’şabat’’larda yakılmak üzere şamdana baktı. Buzdolabının üstünde belli belirsiz silüetlerden oluşan fotoğraflar vardı.

Ev sahibinin içeriden sesi duyuldu:

-I’m coming!! (geliyorum)

Uslu üstünü başını düzeltip koltuktan kalkmak üzere tetikte durdu. İçeri genç bir yahudi girdi. Önce tanıyamadı ama bu adam Haham Güney’den başkası değildi. Rubin, kendisini Türk kökenli bir hahama yönlendirmişti anlaşılan.

- Türkçe’yi mi ingilizceyi mi tercih edersin Mr.Uslu? diye sordu haham.

Uslu:
-Farketmez, siz nasıl rahat ederseniz.. diyerek geçiştirdi.

Haham Güney gülümsedi:
-Beni tanıyorsun eminim. Mr.Rubin sizi göndereceğini söylediğinde çok heyecanlandım.Yanlış anlamayın ilk defa bir Türkle çalışmıyorum, ilk defa bir Türk Polis ile çalışıyorum, dedi.

Uslu:
-Ben de ilk defa bir Türk Haham ile çalışacağım. Doğrusunu isterseniz Rubin’in misyon görevlerini duymuştum. Falanca örgüte katıl, filanca şirket kur.. Ama bir hahamla ne yapacağımı merak ediyorum gerçekten.. Yahudi cemaatine mi katılıyorum bu sefer?

Cevap Haham Güney’in çok hoşuna gitmişti:
-Hahaha.. Tanrı’nın İsrail’i için seni aramızda görmek isterdik Mr.Uslu ama Rubin ‘le aramızı bozma bizim..

Uslu bu rahat tavırlı hahamı daha önce Türkiye’den birçok mesele yüzünden duymuştu. Özel güvenlikli bir sitede ne iş yaptığını merak etmekten kendini alamadı.

-Ne işle meşgulsünüz sayın Güney?

Güney ciddileşti:
- Beth Israil Center adlı bir yahudi okulunda tevrat dersleri veriyorum. Tahmin edersiniz ki elbette burası sıradan bir okul değil. Tıpkı sizin enstitüde olduğu gibi, bizler de burada Tanrı’nın İsrail’i için istihbarata hizmet edecek adamlar yetiştiriyoruz. Sizlerde çeşitli yerlere gelen sorumlu kişilere imam deniyor, bizlerde haham.

Uslu ‘’anladım’’ şeklinde kafasını sallayınca ortamda bir süre sessizlik oluştu. Güney misafirine birşeyler ikram etmek üzere ayağa kalkıp amerikan mutfağına yöneldi. Uslu’nun sorusu sessizliği bozdu:

-Özür dilerim, gerçekten yahudi misiniz Mr.Güney?

Güney bardakları çıkarırken yüzünde şaşkın bir ifade vardı. Uslu mahçup bir ifadeyle devam etti:

-Gerçekten kusuruma bakmayın ama tüm bunlar.. Yani odanın ortasındaki firavun heykeli.. Duvardaki davut yıldızı.. Hatta şu köşeden görünen yatak odanızda, yatağınızın başına asılı İsrail bayrağı.. hepsi çok fazla.. Yani eviniz neredeyse ‘’ben yahudiyim’’ diye bağırıyor. Acaba gerçekten öyle misiniz? Yoksa öyle mi görünmek zorunda hissediyorsunuz kendinizi?

Haham Güney şaşkınlığını gizlemiyordu:

-Sizi çok iyi eğitmişler Mr.Uslu. Bir istihbarat görevlisinden çok bir gazeteci gibi sorular soruyorsunuz. Elhamdülillah müslüman değilim. Ruhum bir yahudi ve Tanrı’nın İsrail’ine hizmet eden bir kul olmaktan başka bir inancım yok.
Uslu tatmin olmamıştı. Gülümseyerek ev sahibine inanmadığını açıkça belli etti. Haham Güney, Uslu’nın tavırlarını görmüştü ama çok umursamadı. Elinde kırmızı renkli bir içecekle Uslu’nun yanına oturdu.

-Kimimiz bir dine mensup olur o dini bütün ayrıntılarıyla yaşamak isteriz. Kimimiz bir başka dinden olup en önemli kuralları çiğnemekten korkmayız. Tıpkı bir müslüman olarak elinizdeki likör şarabını garipsemediğiniz gibi. Verdiğiniz konferans sonraları içerdiniz değil mi Mr.Uslu?

Uslu çok şaşırmıştı. Şarabı içtiğini kimse görmemişti. Elindeki kadehi önündeki sehpaya yavaşça bıraktı.

-Misyon görevine gelelim mi sayın Güney?

Haham Güney elindeki şarabı tek dikişte bitirdi. Boş bardağı aynı sehpaya koyarken gülümsüyordu.

- Bizans imparatoru Konstantin, Hıristiyan olunca, yüzyıllarca paganların yoğun baskılarına, işkencelerine maruz kalan Hıristiyanların ilk bakışta rahat nefes almalarını sağlayan ama sonuç itibariyle Hıristiyanlığı dönüştürerek bitiren tarihî bir projeye imza attı: Hıristiyanlığı Bizanslaştırdı.

Uslu şaşırmıştı. Şimdi neden böyle bir konuya giriş yapmıştı ki? ‘’Şarap hahamı sersem etmiş’’ diye düşündü. Haham devam etti:

-Böylelikle Bizans, hem imparatorluğun egemenlik alanlarını alabildiğine genişletti hem de Avrupa’yı Bizans’a boyun eğdirdi. Sonuçta, Bizans’ın güdümüne giren, Bizans’ın siyasi çıkarlarına, hedeflerine ve hayallerine hizmet eden bir Hıristiyanlık çıktı ortaya. Ama Hıristiyanlık da, Hıristiyanlık olmaktan çıktı dolayısıyla..  Bizans’ın güdümünde art arda konsüller toplandı.... 325′te İznik’te, ardından Kadıköy ve İstanbul’da.. Böylelikle Bizans’ın siyasi otoritesine göre şekillenen bir Hıristiyanlık icat edilmiş oldu.

Uslu arkasına yaslanıp bıkkın bir ifadeyle hahama baktı. ‘’Rubin beni hangi deliyle muhattap ediyorsun? Şimdi terör örgütü ile ilgili operasyonlara dahil olmam gerekiyordu’’ diye düşündü.

Haham parmağını havaya kaldırarak:

-İşte biz buna ‘’Bizantinizm’’ dedik.

Uslu söze girdi:

-Üzgünüm sayın Güney ama tarih teorilerinizle ilgilenmiyorum. Rubin’in bahsettiği misyon görevine odaklansak?

Haham misafirinin sehpadaki dolu kadehini kendisininkine boşaltırken artık kahkaha atıyordu:

-İşte tam da ondan bahsediyoruz Mr.Uslu. Sizler katoliklerin Türkiye’deki bizantinizm’leri olacaksınız. Vatikan konsul toplarken, biz yahudiler masayı sallayıp hangi kaidelerin gerçek olduğunu belirleyeceğiz.

Uslu akıllı bir adamdı. Bu alegorinin ne manaya geldiğini anlıyordu.

-Camianın ılımlı islam rolünden bahsediyorsunuz aslında değil mi?

Haham Güney:

-Yes! Sadece camianın değil, sizin rolünüzden de bahsediyorum Mr.Uslu. Organizasyon benden on yıllar önce benzer bir proje başlatmıştı. Ülkenize sayısız gazeteciler kazandırdık. Ilıcak’lar, Dilipak’lar.. Ancak neden sonra proje amerikan kaynaklı anlaşmazlıklar yüzünden sekteye uğradı. Biliyorsunuz işte cumhuriyetçileri.. Zamanla amerikanın güdümündeki gazetecilerimiz, içine girdikleri rollere kendilerini fazla kaptırdı. Ya hakikaten onlardan oldular, ya da şöhret tatlı geldi, bilemiyorum..

Uslu:

-Yani?

Haham Güney ikinci bardağı da tek dikişte bitirdi:

-Yani dostum, yeni bir gazete kuruluyor. Tarafsız değil tamamen taraf bir gazete. Ekibin de hazır. Utah universitesi siyasal bilimler fakültesine terörle mücadele için girmedin değil mi?

Uslu birşey söylemedi. Sadece önündeki boş kadehlere bakıyordu.

-Pensilvanya ile görüşmende bu sana söylenmişti. Psikolojik bir harp başlıyor ve sen enstitünün bir mezunu olarak bu savaşta ön saflarda yer alacaksın. Biz sana bazı belgeler sağlayacağız sen de bunu servis edeceksin. Özellikle genel kurmay ve ordu üzerinde yoğunlaşacağız.

Uslu misyon görevini hiç bu şekilde hayal etmemişti.

Haham bardakları alıp mutfağa giderken misafirinin yüzüne bakmıyordu:

-Mr.Uslu, bu gördüğün site aynı zamanda bir siber güvenlik üssüdür. Ben de bu tesisin gelecekteki ortadoğu sorumluluğunu üstleniyorum. Yakında buraya taşınacağım. Sizi misafir etmek bir onurdu. Görüşmelerimizi Utah’ta gerçekleştireceğiz. Mormonlar oldukça konukseverdir. Özellikle camianıza karşı..

Mr.Uslu konuşmak istedi ama Rubin ‘in talimatı açıktı: ‘’hahamın söylediklerini koşulsuz yerine getir’’

Haham Güney misafirinin elini sıkarak kapıya doğru uğurladı:

-Mr.Blanks size gerekli dosya ve materyalleri sunacaktır. Güven içinde olun ve talimatları bekleyin.

Uslu kapı açıldığında karşısında Mr.Blanks’i görünce şaşırmadı. Aynı donuk bakışlarla kendisini bekliyordu. Çıkarken Haham’a sordu:

-Bana tavsiye edebileceğiniz başka birşey var mı?

Haham gülümsedi:

-Mormonlarla iyi geçinmek istiyorsan adındaki ‘’Allah’’tan kurtul. Emre olsun mesela ha?

EDIT:

Enstitü 1 için tıklayın

Enstitü 2 için tıklayın
koddostu facebook koddostu google+ koddostu twitter
Paylaş
Uyarı
Blogda yazılan herşey gerçeklere dayalı kurgu teorilerdir. Telif hakkı içermez. Dilediğiniz gibi kopyalayabilir, kaynak göstermeden kullanabilirsiniz.

@nushirevan