Mr.Uslu, kendisine emredilen misyon görevi için CIA ‘nın
ortadoğu uzmanı Michael Rubin ‘in
verdiği adrese gelmişti. Burası Kanada’nın Toronto şehrinde 1400 dairelik
devasa bir siteydi. Giriş çıkışlardaki özel güvenlik önlemleri, termal, harekete duyarlı kameralar gözünden kaçmadı. Hatta polis dürtüleri onu
gizli kameraların saklandığı muhtemel köşelere de baktırıyordu. Tüm güvenlik
hatlarından kimlik kartı ve nezaretindeki kanadalı bürokratla hiç sorunsuz
geçiyordu. Kanadalı bürokrat, kırmızı saçlı orta yaşlı birisiydi. Havaalanından
beri hiç konuşmamıştı. Sitenin güvenlik amiri:
-Hoşgeldiniz
Mr.Blanks.. Siz de hoşgeldiniz Mr.Uslu, dediğinde bile bir mimikten başka bir
tepki vermemişti. Mr.Blanks için ‘’adı gibi boş bir adam’’ diye düşündü.
Michael Rubin’in verdiği
talimat notunda ‘’hahamın söylediklerini koşulsuz yerine getir’’ yazıyordu.
Kimdi bu haham? CIA ‘nın üst düzey yöneticilerinin yahudi olduğu biliniyordu
ama hahamların ‘’misyon’’ görevi ile olan ilişkisini düşünmeye çalıştı Uslu.
Kapı ziline basılmadan
otomatik bir şekilde açıldı. Uslu kapının üstündeki kameradan ev sahibinin site
girişinden beri kendilerini takip ettiğini tahmin etti. Kapıda ‘’mezuza’’ adlı
yahudi bir dua asılıydı. Mr.Blanks açılan kapıdan geçtikten sonra eşikte durup
Uslu’nun geçmesini bekledi. Misafir içeri girdiğinde ise bu kez Mr.Blanks
dışarıdaydı. ‘’ bonne chance’’ diyip uzaklaştı. Uslu ev sahibinin özel konuşmak
istediğini düşündü. Holden sonra açılan odadaki kaliteli deri koltuğa doğru
yöneldi. Koltukta otururken etrafta Mısır mitolojisinden kedi başlı firavun
heykeli, sehpada köpeklerin üzerinde duran yılanbaşlıklı bıçak, duvarda çamurlu
bir el içindeki Davut yıldızı fotoğrafı seyretti. İki odalı fakat lüks ve geniş
bir dairede, amerikan mutfaktaki ‘’şabat’’larda yakılmak üzere şamdana baktı.
Buzdolabının üstünde belli belirsiz silüetlerden oluşan fotoğraflar vardı.
Ev sahibinin
içeriden sesi duyuldu:
-I’m coming!!
(geliyorum)
Uslu üstünü
başını düzeltip koltuktan kalkmak üzere tetikte durdu. İçeri genç bir yahudi
girdi. Önce tanıyamadı ama bu adam Haham Güney’den başkası değildi. Rubin, kendisini
Türk kökenli bir hahama yönlendirmişti anlaşılan.
- Türkçe’yi mi
ingilizceyi mi tercih edersin Mr.Uslu? diye sordu haham.
Uslu:
-Farketmez, siz
nasıl rahat ederseniz.. diyerek geçiştirdi.
Haham Güney
gülümsedi:
-Beni tanıyorsun
eminim. Mr.Rubin sizi göndereceğini söylediğinde çok heyecanlandım.Yanlış
anlamayın ilk defa bir Türkle çalışmıyorum, ilk defa bir Türk Polis ile
çalışıyorum, dedi.
Uslu:
-Ben de ilk defa
bir Türk Haham ile çalışacağım. Doğrusunu isterseniz Rubin’in misyon
görevlerini duymuştum. Falanca örgüte katıl, filanca şirket kur.. Ama bir
hahamla ne yapacağımı merak ediyorum gerçekten.. Yahudi cemaatine mi
katılıyorum bu sefer?
Cevap Haham
Güney’in çok hoşuna gitmişti:
-Hahaha..
Tanrı’nın İsrail’i için seni aramızda görmek isterdik Mr.Uslu ama Rubin ‘le
aramızı bozma bizim..
Uslu bu rahat
tavırlı hahamı daha önce Türkiye’den birçok mesele yüzünden duymuştu. Özel
güvenlikli bir sitede ne iş yaptığını merak etmekten kendini alamadı.
-Ne işle
meşgulsünüz sayın Güney?
Güney ciddileşti:
- Beth Israil
Center adlı bir yahudi okulunda tevrat dersleri veriyorum. Tahmin edersiniz ki
elbette burası sıradan bir okul değil. Tıpkı sizin enstitüde olduğu gibi, bizler
de burada Tanrı’nın İsrail’i için istihbarata hizmet edecek adamlar
yetiştiriyoruz. Sizlerde çeşitli yerlere gelen sorumlu kişilere imam deniyor,
bizlerde haham.
Uslu ‘’anladım’’
şeklinde kafasını sallayınca ortamda bir süre sessizlik oluştu. Güney
misafirine birşeyler ikram etmek üzere ayağa kalkıp amerikan mutfağına yöneldi.
Uslu’nun sorusu sessizliği bozdu:
-Özür dilerim, gerçekten
yahudi misiniz Mr.Güney?
Güney bardakları
çıkarırken yüzünde şaşkın bir ifade vardı. Uslu mahçup bir ifadeyle devam etti:
-Gerçekten
kusuruma bakmayın ama tüm bunlar.. Yani odanın ortasındaki firavun heykeli..
Duvardaki davut yıldızı.. Hatta şu köşeden görünen yatak odanızda, yatağınızın
başına asılı İsrail bayrağı.. hepsi çok fazla.. Yani eviniz neredeyse ‘’ben
yahudiyim’’ diye bağırıyor. Acaba gerçekten öyle misiniz? Yoksa öyle mi
görünmek zorunda hissediyorsunuz kendinizi?
Haham Güney
şaşkınlığını gizlemiyordu:
-Sizi çok iyi
eğitmişler Mr.Uslu. Bir istihbarat görevlisinden çok bir gazeteci gibi sorular
soruyorsunuz. Elhamdülillah müslüman değilim. Ruhum bir yahudi ve Tanrı’nın
İsrail’ine hizmet eden bir kul olmaktan başka bir inancım yok.
Uslu tatmin
olmamıştı. Gülümseyerek ev sahibine inanmadığını açıkça belli etti. Haham Güney,
Uslu’nın tavırlarını görmüştü ama çok umursamadı. Elinde kırmızı renkli bir
içecekle Uslu’nun yanına oturdu.
-Kimimiz bir dine
mensup olur o dini bütün ayrıntılarıyla yaşamak isteriz. Kimimiz bir başka
dinden olup en önemli kuralları çiğnemekten korkmayız. Tıpkı bir müslüman
olarak elinizdeki likör şarabını garipsemediğiniz gibi. Verdiğiniz konferans
sonraları içerdiniz değil mi Mr.Uslu?
Uslu çok
şaşırmıştı. Şarabı içtiğini kimse görmemişti. Elindeki kadehi önündeki sehpaya
yavaşça bıraktı.
-Misyon görevine
gelelim mi sayın Güney?
Haham Güney
elindeki şarabı tek dikişte bitirdi. Boş bardağı aynı sehpaya koyarken
gülümsüyordu.
- Bizans
imparatoru Konstantin, Hıristiyan olunca, yüzyıllarca paganların yoğun
baskılarına, işkencelerine maruz kalan Hıristiyanların ilk bakışta rahat nefes
almalarını sağlayan ama sonuç itibariyle Hıristiyanlığı dönüştürerek bitiren
tarihî bir projeye imza attı: Hıristiyanlığı Bizanslaştırdı.
Uslu şaşırmıştı.
Şimdi neden böyle bir konuya giriş yapmıştı ki? ‘’Şarap hahamı sersem etmiş’’
diye düşündü. Haham devam etti:
-Böylelikle
Bizans, hem imparatorluğun egemenlik alanlarını alabildiğine genişletti hem de
Avrupa’yı Bizans’a boyun eğdirdi. Sonuçta, Bizans’ın güdümüne giren, Bizans’ın
siyasi çıkarlarına, hedeflerine ve hayallerine hizmet eden bir Hıristiyanlık
çıktı ortaya. Ama Hıristiyanlık da, Hıristiyanlık olmaktan çıktı dolayısıyla.. Bizans’ın güdümünde art arda konsüller
toplandı.... 325′te İznik’te, ardından Kadıköy ve İstanbul’da.. Böylelikle
Bizans’ın siyasi otoritesine göre şekillenen bir Hıristiyanlık icat edilmiş
oldu.
Uslu arkasına
yaslanıp bıkkın bir ifadeyle hahama baktı. ‘’Rubin beni hangi deliyle muhattap
ediyorsun? Şimdi terör örgütü ile ilgili operasyonlara dahil olmam
gerekiyordu’’ diye düşündü.
Haham parmağını
havaya kaldırarak:
-İşte biz buna
‘’Bizantinizm’’ dedik.
Uslu söze girdi:
-Üzgünüm sayın
Güney ama tarih teorilerinizle ilgilenmiyorum. Rubin’in bahsettiği misyon
görevine odaklansak?
Haham misafirinin
sehpadaki dolu kadehini kendisininkine boşaltırken artık kahkaha atıyordu:
-İşte tam da
ondan bahsediyoruz Mr.Uslu. Sizler katoliklerin Türkiye’deki bizantinizm’leri
olacaksınız. Vatikan konsul toplarken, biz yahudiler masayı sallayıp hangi
kaidelerin gerçek olduğunu belirleyeceğiz.
Uslu akıllı bir
adamdı. Bu alegorinin ne manaya geldiğini anlıyordu.
-Camianın ılımlı
islam rolünden bahsediyorsunuz aslında değil mi?
Haham Güney:
-Yes!
Sadece camianın değil, sizin rolünüzden de bahsediyorum Mr.Uslu.
Organizasyon benden on yıllar önce benzer bir proje başlatmıştı. Ülkenize sayısız
gazeteciler kazandırdık. Ilıcak’lar, Dilipak’lar.. Ancak neden sonra proje
amerikan kaynaklı anlaşmazlıklar yüzünden sekteye uğradı. Biliyorsunuz işte
cumhuriyetçileri.. Zamanla amerikanın güdümündeki gazetecilerimiz, içine
girdikleri rollere kendilerini fazla kaptırdı. Ya hakikaten onlardan oldular, ya
da şöhret tatlı geldi, bilemiyorum..
Uslu:
-Yani?
Haham Güney
ikinci bardağı da tek dikişte bitirdi:
-Yani dostum, yeni
bir gazete kuruluyor. Tarafsız değil tamamen taraf bir gazete. Ekibin de hazır.
Utah universitesi siyasal bilimler fakültesine terörle mücadele için girmedin
değil mi?
Uslu birşey
söylemedi. Sadece önündeki boş kadehlere bakıyordu.
-Pensilvanya ile
görüşmende bu sana söylenmişti. Psikolojik bir harp başlıyor ve sen enstitünün
bir mezunu olarak bu savaşta ön saflarda yer alacaksın. Biz sana bazı belgeler
sağlayacağız sen de bunu servis edeceksin. Özellikle genel kurmay ve ordu
üzerinde yoğunlaşacağız.
Uslu misyon
görevini hiç bu şekilde hayal etmemişti.
Haham bardakları
alıp mutfağa giderken misafirinin yüzüne bakmıyordu:
-Mr.Uslu, bu
gördüğün site aynı zamanda bir siber güvenlik üssüdür. Ben de bu tesisin
gelecekteki ortadoğu sorumluluğunu üstleniyorum. Yakında buraya taşınacağım.
Sizi misafir etmek bir onurdu. Görüşmelerimizi Utah’ta gerçekleştireceğiz.
Mormonlar oldukça konukseverdir. Özellikle camianıza karşı..
Mr.Uslu konuşmak
istedi ama Rubin ‘in talimatı açıktı: ‘’hahamın söylediklerini koşulsuz yerine
getir’’
Haham Güney
misafirinin elini sıkarak kapıya doğru uğurladı:
-Mr.Blanks size
gerekli dosya ve materyalleri sunacaktır. Güven içinde olun ve talimatları
bekleyin.
Uslu kapı
açıldığında karşısında Mr.Blanks’i görünce şaşırmadı. Aynı donuk bakışlarla
kendisini bekliyordu. Çıkarken Haham’a sordu:
-Bana tavsiye
edebileceğiniz başka birşey var mı?
Haham gülümsedi:
EDIT:
Enstitü 1 için tıklayın
Enstitü 2 için tıklayın